Bülent BOSTANCI yazdı...
26 Mayıs 2017
Bartın’da tarihi bir gün yaşandı.
Bartın Üniversitesi 2016-2107 Akademik yılı sonunda 9’uncu mezunlarını verirken tam 3 bin 377 öğrenci mezuniyet sevinci yaşadı.
Ne öğrenciler ne de öğrenci aileleri Bartın Atatürk Stadyumu’na sığmadı.
Muhteşem bir tablo, muhteşem bir manzaraydı. Stadyumun çevresinde araç park edecek tek bir nokta kalmamıştı. Gün boyunca Bartın’ın cadde ve sokaklarında yaşanan hareketlilikte bayram arifelerini aratmamıştı.
Bartın Üniversitesi’nin nasıl büyüdüğünü ve şehirde nasıl bir dinamik olduğunu o gün herkes bir kez daha anladı.
Bu gurur Bartın Üniversitesi’nin gururuydu.
Gönül isterdi ki Bartın’ın da gururu olsun ama olmadı.
Neden mi?
Çünkü bu şehir üniversitesine sahip çıkmadı. Çünkü bu şehir bugüne kadar “Yeni kampüs alanında bir binada bizden olsun” diyemedi. Bartın’ın parayla para kazanan zenginlerinden yahut hakikaten adabıyla ticaret yapan zenginlerinden biri çıkıpta “Bir derslikte de bizim adımız yazsın” diyemedi.
Ne diyelim…
Canın sağ olsun Bartın!
O tarihi günde Bartın Atatürk Stadyumu’nun yaklaşık 3 bin kişi kapasiteli tribünleri öğrenci ailelerine yetmedi. Dışarıda kalanlardan bazıları tel örgüler ardından töreni izledi. Bazıları ise o kadar bile şanslı değildi.
Şanlıurfa’dan, Denizli’den, İstanbul’dan, Trabzon’dan, Tokat’tan, Antalya’dan, Aydın’dan, Çanakkale’den, Gaziantep’ten, Rize’den, Amasya’dan ve daha birçok ilden saatlerce yol kat edip Bartın’a gelen öğrenci aileleri için çok acı bir olaydı bu.
Günlerce ve hatta yıllarca o anların hayalini kuran aileler, yollara düşüp saatler süren yolculuğun ardından Bartın’a ulaşmışlardı. Ulaşmışlardı ulaşmasına ama tribünlerde yer kalmayınca kurulan hayaller yalan oldu. Üzüntüler yaşandı, sinirler gerildi.
Bir gazeteci olarak işte tam da o anlara şahit olmak beni gerçekten üzdü. Bir babanın sırf oğlunun ya da kızının mezuniyet törenini takip edemediği için gözlerinden akan yaşı görmek içimi sızlattı.
Mesleğim gereği değil ama insanlık gereği o babayla konuşup sakinleştirmek istedim, başaramadım. Ne söylesem kafi gelmedi. Gelmeyecekti de…
Sen cebinden yüzlerce lira para harcadın… Sen saatlerce yol geldin sırf kızının mezuniyetine şahit olmak için... Biz ise sana ne oturacak bir yer gösterebildik ne de ayakta da olsa töreni izleyebileceğin bir yer.
Keşke böyle olmasaydı. Keşke 10 bin kişilik bir stadyumumuz olsaydı da seni ayakta bırakmasaydık. Keşke gözünden o yaşı akıtmasaydık.
Sen hakkını helal et ve senin gözyaşın bize ‘ders’ olsun!
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan sitemiz sorumlu tutulamaz.